GÖKSU KÖYÜ
Göksu köyü iki tepe arasında kavisler
çizerek akan Göksu deresinin her iki
yanına yerleşmiş yaklasık 50 haneli
bir köydür. İsmini köyün içinden geçen Göksu deresinden almıştır. Köyün
çoğunluğu derenin batı bölgesine
kurulmuş olup, her iki mahalleyi birbirine bağlayan
köprü mevcuttur. Her iki yakayı birbirine bağlayan tarihi köprü ahşap
olarak yapılmış fakat günün koşullarına cevap
vermeyince yaklaşık 15 yıl önce betonarme olarak yeniden inşa
edilmiştir.Köprünün biraz yukarısında
dereye sel geldiği
zaman kullanılmak üzere telefirik sistemi mevcuttur.
Göksu köyü kendi yerleşim
bölgesinden hariç Şığıllı, Denizli, Ubeyli ve Evrenli mahallelerinden
oluşmaktadır Köy hudutları,
Çataklı, Hacıllı ,Sortullu ve Osmanköy köylerinin
ortasında yer almaktadır.Bu bölgeye has olan en büyük özellik
bölgenin kayalık ve taşlık olmasıdır.Bölgede mevcut olan tarım arazileri
dere yatakları hariç taşlı topraklarla kaplıdır ve tarıma çok uygun
değildir, bölge içme suları ve derenin yakın olması dolayısıyla hayvancılığa
daha uygun özellik taşımaktadır.
Bu özellikte gösteriyorki bu
bölgeye yerleşen atalarımız tarımdan çok hayvancılık yapmak için buralara
yerleşmişler. Bu günkü kalıntılardan ve
bilgilerden öğrendiğimiz kadarıyla köyün yerleşim alanının 3-4 km
etrafında her ailenin kendisine ait
koyun ve keçi ağıllarının yapılmış olduğunu görmekteyiz
ve hala kalıntılarına
rastlamaktayız.
Köy
25-30 sene öncesine kadar kendisine yetecek kadar buğdayını eker, hayvanına
yetecek kadar da yem ve samanını üretirdi. Köyde nüfüsun artması tarım
alanlarının yetersiz olması ve girdi maliyetlerinin artması sonucunda tarım
yapabilme imkanları kendiliğinden ortadan kalkmıştır.Köylülerin buğday
ekemeyip yem ve saman üretememesi hayvancılık yapma olanaklarınıda
kısıtlamıştır.
Bölgeye has olan olan en büyük özelliklerden bir tanesi de mangal
kömürü üretimi dir. Ormanlardan kesilen odunların bir araya toplanarak
mangal kömürü yapma işini ilerki sayfalarda ayrıntılı olarak anlatmaya
çalışacağım.
Bindokuz yüz yetmişli yılların başlarından itibaren ülkenin genel
problemlerinden birisi olan büyük kente göç olayı köyümüzü de aynı oranda
etkilemiştir. Yukarıda tarımda bahhsetmiş oldugumuz maliyetlerin artması
nüfusun çogalması , genç nüfusun köyde geçim zorluklarına
dayanamaması,ailelerin çocuklarını ilkokuldan sonra da okutmak istemeleri
gibi nedenler insanların
büyük kente göç etmesine etken olmuştur.
Bu gün köyde bulunan 50 hane,
İstanbula yerleşen aile sayısı ile birlikte yaklaşık
200 haneye ulaşmaktadır.
GEÇİM KAYNAKLARI
Yukarıda
bahsettiğimiz gibi Köyümüze atalarımız hayvancılık yapmak üzere
yerleştikleri ve daha sonra
yerleşik hayata geçtikten sonra geçimin sadece hayvancılık la
olmayacagını görmüşler ve hayvancılığın yanında tarıma geçmişlerdir.
Bundan 30 sene öncesine kadar Köyümüzde her evde yaşayan köy
halkının kendisine ait olmak üzere ortalama 6-7
baş büyükbaş hayvanı,bunların yanında manda, öküz gibi
gücünden faydalanacağı hayvanları vardı. Köyde en az 10 ailede
ortalama 100-150 baş olmak üzere koyun ve keçiden oluşan sürüler
vardı.Bu hayvan sürüleri köyün geçiminde önemli rol oynadıkları ve
koyun ve keçi besiciliğinin geçim için ana kaynak oldukları
muhakkaktır. Büyükbaş
hayvan besleyen köy halkı hayvanların gücünden,sütünden kendisi
faydalanırdı.Çoğalan hayvanlarından da satarak bütcesine destek
olurdu.Kücük baş hayvan besleyenler sütünü ve peynirini satarak
yıllık geçimi için önemli bir kaynak sağlarlardı.
Köyümüzde hayvancılığın yanında yapılan tarım aile içi
yetecek kadar olup tabiri cayizse ilkel şartlarda yapılırdı.
Köy yerleşiminin eski olması ekilecek alanların
nüfüs artışına paralel olarak bölünmesiyle küçük
tarlalar olarak tarım yapılmasına neden olmuştur.
Ekilecek
tarlaların küçük olması da
modern tarım için uygun olmayışı,.köy halkının
saban, pulluk ile
hayvan gücü kullanarak tarlasını sürmesine,Orak adı
verilen alet kullanarak insan gücü ile biçmesine, harmana
topladığı mahsülünü hayvan gücü kullanarak hayvanın arkasına
bağlanan Döven adı verilen (altları keskin taş çakılı olan
tahta) bir aletle saman ve buğday haline getirirdi,
çıkardığı buğdayını derede yıkadıktan sonra harmanda kurutur
ve su gücü ile çalışan köyün ortak malı olan köy değirmenine
götürür ve un haline getirirdi.Değirmende buğdayını öğüterek
un haline getiren köylüler köyün içinde birkaç yerde bulunan
köy fırınlarında bir hafta 10 gün gibi aralarla ekmeğini
yapadı.
Bugün hala köy halkı bu
fırınlarda ekmeğini yapmaya devam etmektedir
MANGAL KÖMÜRÜ
Mangal kömürü köyün en önemli geçim kaynaklarından
biridir. Köy halkı yıllarca hayvancılığın ve
tarım işlerinin yanında mangal kömürü işi ile
uğraşmıştır. Mangal kömürü yapılıp ortaya
getirilmesi oldukça zahmetli bir iştir. Bazı
köylerde bu zahmetinden dolayı mangal kömürü
yapılmayıp yakacak odunu yapılır fakat
köyümüzde ve cevremizde bulunan bazı köylerde
mangal kömürü yapma işi devam etmektedir.
Mangal kömürünün yapılmasında birinci aşama
Orman müdürlüğü tarafından köy adına mahta
verilmesiyle başlar. Köy halkı kesim zamanı ormandan
odunları keser ve küçük istifler halinde odunları
bir araya toplar. Odunları kesme ve doğrama işleri
bittikten sonra köyden herkesin katılımıyla imece
yapılır ve odunlar ocağa toplanır.
Aşağıdaki resimde görüldüğü gibi ocağa
toplanan odunlar düzgün bir şekilde yığılır,
odunların üzeri ormandan toplanan kuru yapraklarla
örtülerek üzerine ıslak tozla delik kalmayacak
şekilde örtülerek yakıma hazır hale getirilir.
Yığılan odunların en altında ve merkezinde bırakılan
kapıdan odunlar ateşlenir. Yığılan odunların
bu haline kuyu denir. Kuyular kişinin
tercihine göre 3-10 ton kömür çıkaracak büyüklükte
olabilir. Bir kuyunun yanması bir hafta 10 gün
arasında değişir. Kuyunun yanmasında en önemli
özellik dışardan hava girmeden yanmasını
sağlamaktır. Kuyuya hava aldırılmadığı için yanan
yeri kendiliğinden söner ve tozla kömürün
birbirinden ayrılması için kuyu çıkarma denilen
işleme başlanır. Çıkarılan kömürlerin bütün
çıkanlarına elleme denir .Ellemesi çok çıkan kuyu
iyi yakılmış demektir ve makbul sayılır, ellemeler
satılırken daha yüksek değerde satılır.
Ocakta tozundan ayrılan kömürler
çuvallanılması için yığın yapılır. Yığın içinde ateş
kalıp kalmadığının belirlenmesi için en az 1 gün
daha beklenir ve satış için uygun zaman beklenir.
GELENEKLER VE GÖRENEKLER
Türklerin yerleştikleri her
yerde medeniyet ve uygarlık alanında
bıraktıkları izlerden atalarımızın gelenek
ve adetlerine ne kadar bağlı olduklarını
görmekteyiz. Gelenekler halkları birbirine
bağlayan yazısız kurallardır. İşte köyümüze
ait olan bölgenin kendi iklimi, coğrafyası
ve tarihi ile gelen gelenekleri,töreleri ve
adetlerinden bazılarını anlatmaya
çalışacağım.
DÜĞÜN
Köyümüzde
düğün hazırlıkları başladığı andan
itibaren çoluk çocuk herkesi bir heyacan
sarar,düğün sahibine her türlü yardımlar
yapılırdı.Düğün olayı kız isteme , küçük
nişan (söz),büyük nişan gibi
adetler yerine getirildikten
sonra kız ve oğlan tarafının rızasıyla
düğün günü belirlenirdi.
Düğün sahibi düğün için
bir adet
büyükbaş veya birkaç küçük baş
hayvan kesilmesi için hazırlığını yapar
ve bunların yanına da köyden herkes
düğün sahibine bir veya daha fazla tavuk
vererek destek olurdu.Yemeklerin
hazırlanması için aşçılar tutulur en
lezzetli bir şekilde hazırlanması için
gayret edilirdi. Meşhur un helvamız
büyük kazanlarda kavrulurdu.
Düğünden bir gün önce
düğün sahibi davul zurna eşliğinde ve
daha önce hazırlattığı gözlemelerin
yanına hazırlattığı un helvasından
koyarak
çevre köyler dahil olmak üzere
her evin kapısına kadar gidilir
ve düğüne davet edilirdi. Düğün esas
olarak Cuma günü öğleden sonra başlar ve
Pazar günü akşam namazından önce
biterdi.Pazartesi günüde kadınlar duvak
adı verilen eğlence yaparlardı. Köyde
düğün olduğu gün ve gecelerde düğüne
gelen misafirlere köyde herkes kapısını
açar ve ağırlardı.Gelen misafir hangi
eve yerleştirildiyse o eve düğün evinden
bir sofra hazırlanır ve gelen misafire
en iyi hizmet edilirdi.Cuma
akşamı köy halkına ve hısım
akrabaya ziyafet verilir, cumartesi
akşamı da dışardan gelen misafirlere
ziyafet verilirdi.Pazar günü kız evine
doğru köyün ileri gelenleri ile birlikte
kafile oluşturularak gelin alması
merasimi başlardı.
Gelin alması:Erkek evinde
düğün merasimleri ve ziyafetleri
yapılırken kız evindede o gece kına
gecesi yapılırdı.Pazar günü kız almaya
gelen damat
ve
kafile en iyi şekilde
karşılanırdı.Düğün sahibinden köy adına
bir adet koç parası alınırdı.Köyün
gençlerinin klarnet ve davul eşliğinde
çiftetelli ve kasap oyun havaları
oynayarak eşlik etmesi ile birlikte kız
köyden yavaş yavaş çıkarılır,köyün
çıkışında bir grup gencin yola bayraklı
ip çekmesi, damattan bahşiş alınmasıyla
kalkardı.Damat burada arabadan indirilir
ve oynatılarak tekrar arabaya bindirilir
ve selametle uğurlanırdı.
Bulmacalarda adı köy
yardımlaşması diye geçer. Ama
bunu yaşayan bilir. Çok zevkli
bir olaydır. Günümüzde maalesef
her şey maddiyata
dönüştüğü için, bu gibi
değerleri eskisi kadar
yaşayamıyoruz.Köyde yapılan her
türlü işte; mesela tarla
çapalanırken, ekin
ekilirken,Orak biçilirken,Harman
yapılırken, odun taşınırken, ev
yapılırken, mısır toplarken veya
ayıklarken, yada düğün mevlit
gibi cemiyet günlerinde vs. gücü
yeten herkes birbirine yardım
ederdi. Bu hem sosyal bir
faaliyet, hem de insana huzur ve
heyecan veren bir
olaydır.Köyümüzde imecenin en
iyi yapıldığı işlerden birisi
mangal kömürü için kesim
işlerinin tamamlanmasından sonra
kömür yakılacak olan ocağa
odunların toplanması için kadın
erkek köylülerin katılmasıyla
yapılan imecelerin
heyacanı bir başkadır.
Bugün
hala köyümüzde imece
olayı köy işleri, köyün ortak
mallarının tamiri veya restore
edilmesinde
hala gecerliliğini
korumaktadır.
CENAZE İŞLERİ
Köyde
herhangi bir cenaze olduğu zaman
köy halkı toplanarak cenaze
sahibine ziyaretlerde bulunur
Defin işleminin sağlıklı bir
şekilde yürütülmesi için bu iş
cenaze sahibi adına köyün ileri
gelenlerinden biri tarafından
yürütülür.Ne yapılacağı ,
kimlere haber verileceği, mezar
eşilmesi, eksiklerin
giderilmesi, ilan verilmesi
artık bu kişinin
görevidir.Ölenler evlerinde bir
gece bekletildikten sonra ertesi
gün öğle namazına müteakip
toprağa verilirler.
Defin aile
kabristanlıklarına
yapılır.Mezarlıkta cenaze için
kabir yerinin hazırlanması
köylüler tarafından kazılır ve
cenaze sahibine yük getirilmez.
Köy mezarlığında bulunan eski
mezar taşları da köyümüzün
tarihi hakkında bazı bilgiler
vermektedir. Eskiden köyümüzde
özellikle kadınların dokumuş
olduğu şile bezi kumaş lardan
yapılan havlu peşkir başörtüsü
gibi ürünlerin meşhur olduğu
bilinmektedir. Kadınların
öldükleri zaman cenazesini
yıkayanlara ve gömenlere
dağıtılmak üzere sandığına
koyarak mezarlıkta havlu
dağıtılma
adeti hala devam
etmektedir . Günümüzde köy
halkının çoğunluğunun İstanbulda
yaşaması cenaze haberini alan
köylülerin köye gelmesiyle
kalbalık bir ortam oluşur.
BAYRAMLAR
Gerek Ramazan gerekse
Kurban Bayramı ile ilgili
hazırlıklar günler öncesinden
başlar.Kadın, erkek, çoluk çocuk
herkesi tatlı bir bayram telaşı
sarar.Çocuklara yeni giyecekler,
ayakkabılar yani "bayramlıklar"
alınır.Çocuklar
bayramlıklarını giyecekleri
bayram sabahını heyecanla ve özlemle
beklerler. Hanımlar günler
öncesinde bayram temizliği
yaparlar, sonra sıra bayram özel
yemeklerine gelir . Köyümüzde
Ramazan veya Kurban bayramlarında
yemeklere çok özen
gösterilir.Her hanede et yemeği,
dolma, pilav, komposto ve tatlı
olarakta darı ve sütten hafif ateşte
yavaş yavaş kaynatılarak ve
karıştırılarak yapılan ÖRE adı
verilen tatlımız köyümüze has bir
tatlı olduğu bilinmektedir.
Erkekler arefeden
yada önceki günden saç - sakal
tıraşlarını olurlar. Arife ve bayram
günlerinde
çoluk çocuk
hep birlikte mezarlıklar
ziyaret edilir. Bayram günü erkenden
kalkılır yediden yetmişe herkes
bayram namazına gider. Namaza
müteakip köyün enyaşlısı camiden
çıkarak cami avlusunda saf tutar ve
yaş sırasıyla herkes birbileriyle
bayramlaşır sıranın en sonundan
gelen imam da bayramlaşmayı
bitirince dua yapılır.Böylece köyde
yaşayan herkes birbirleriyle
bayramlaşmış olurlar.
GÖKSU KÖYÜ CAMİİ
Göksu
köyü camii köyün ortasına
kurulmuş özelliği
her zaman köyün en önemli
binası olma özelliğini
korumuştur,yapılan
tamirat ve restarasyonlar ile
bugunkü halini almıştır.Camii ilk
yapıldığında ahşap tavanlı olarak
inşa edilmiş
,sonradan betonarme tavan
yapılmıştır. Camiye 1954 yılında
minare ilave edilmiştir
Göksu köyü camii
köyün merkezine kurulmuş minaresi ve
hizmet binaları (şadırvan,
tuvaletler,
gusulhane, imamlojmanı ve
muhtarlık odası) ile birlikte
bir külliye özelliği
taşımaktadır.Caminin iç ve dış
restarasyonu yapılırken tarihi
dokunun bozulmadan yapılmasına özen
gösterilmiştir.