Ana Sayfa    Göksu Deresi   Tarihi Yerler  Şile Köyleri     Ulaşım      Fotoğraflar GöksuKöyü   Tarihçesi   Ağva  Konaklama    Ben Kimim   Avcılık Şile Bezi   Geçim Kayn     Şile   Ziyaretci Syf.   Bana Ulaşın  Tarım    Manav

        

BILDIRCIN AVI

        Sezonun ilk avına başlamadan önce yapılması ve bilinmesi gereken işler vardır. Av sezonu BILDIRCIN ile başlar. Bıldırcın her ne kadar basit bir av olarak görülmekteyse de , bir çok avda olmayan kazalar maalesef bu avda olmaktadır. Avın en önemli kuralı olarak gösterilebilecek GÜVENLİK ve DİKKAT olgularını her zaman göz önüne alarak avlanmalıyız.   Bıldırcın sülüngiller familyasının en küçüğüdür.  Erkek ve dişisinin görünümü benzerdir. Fark olarak erkeğin boyun kısmında koyu renkler vardır. Hızlı, alçak ve yakın mesafe uçar. Konarken kanat süzer ve ardından kanat çırparak iner. Yerli ve göçmen olarak yurdumuzda bulunurlar. İlkbaharda göçmen olarak gelirler. Yüksek yaylalara, tarlalara, otlaklara yerleşirler. Toprağı hafif eşeleyip bir miktar kuru otla yuvalarını yaparlar. Esmer siyah benekli 8-14 yumurta yumurtlar. Kuluçka süreleri 18-20 gündür. Yavrular 15 gün sonra uçmaya başlar ve 45 gün sonra analarının büyüklüğüne ulaşırlar. Tek veya birkaçı bir arada bulunur. Erişkinler ekin, ot tohumu ve bitkilerin körpe kısmıyla, yavrular ise böcek, kurt, tırtıl, karınca ve yumurtalarıyla beslenirler. Kışı Orta Afrika'da geçirirler. Yazı ise Romanya, Rusya vb.bozkırlarında geçirirler. Göçü Trakya ve Karadeniz üzerinden yaparlar. Her avda olduğu gibi bıldırcın avında da fişek seçimi çok önemlidir. Seçeceğimiz veya kendimizin dolduracağı fişek; Yakın atışlar gerektiren bıldırcın avında, avımızı fazla deforme etmemeli, keza çok süratli olmayarak avımızın uzak mesafelerde ölmesine sebep olmamalı, çok fişek atılan bir av olması sebebiyle de, bizleri sesi ve geri tepmesiyle rahatsız etmemelidir. Tüm bunları bünyesinde toplayacak orjinal fabrika dolusu bir fişek bulmak hemem hemen imkansız gibidir. İdeal bir bıldırcın dolusu ancak ve ancak avcının tecrübesi ile doldurarak deneylerle elde edilir. Normal ölçülerde bir bıldırcın fişeği KARTON KOVAN, KEÇE TAPA ile doldurulur. Ancak günümüz koşullarında bu malzemeyi bulmak hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Artık hemen tüm avlarda, av dünyası için REFORM olarak kabül edilen PLASTİK KOVAN, PLASTİK TAPA ( Pover Piston ) türü malzemeler kullanılmaktadır. Bizde bu tür malzemeyle, standartlarda 12 Numara av çifteleri için ( yarım otomatikler hariç ) hazırlanması gerekli bıldırcın dolusundan bahsedeceğiz. Henüz hiç fişek doldurmamış avcılarımızı da düşünerek doldurma işlemlerini en başından alacağız.

Doldurma esnasında kesinlikle sigara içmeyiniz. Kapsüller üzerine vurmayınız

Fişek doldururken çok dikkatli olmaya özen gösterin.Yanlışlıkla koyacağınız bir ölçek yerine iki ölçek barut belki yaralanmanıza sebep olacak veya tüfeğinizi yıpratacaktır.

- Önce düzgün, doldurmaya müsait boş kovanlar seçilir ve haddelenir. - Varsa patlamış kapsüller çıkartılıp, yenileri takılır.

Sıra kapsüllenmiş kovanlara barut koymaya gelmiştir. Burada adı geçen barut MKE Kurumunun imal ettiği dumansız yivsiz av tüfeği barutudur. Unutulmaması gerekli önemli olgulardan birisi de; özellikleri bilinmeyen barutlarla ve değişik türde barutları karıştırarak kesinlikle fişek doldurulmamasıdır. Konulacak olan barut, barut ölçeği ile 1.25 - 1.35 ölçülerinde olacak şekilde kapsüllenmiş kovana dökülür. (Çeşitli firmaların ölçekleri , aralarında değişiklikler arzedebileceğinden hassas terazi veya devamlı kullandığınız ölçekleri kullanmanız tavsiye edilir ) Bu ölçülerde ki barut az gibi gözükse de bıldırcın dolusu için yeterlidir. Kovan dibi hafifçe zemine vurularak barutun yerleşmesi sağlanır. Daha sonra barut üzerine, (keçe tapadan bahsetmeyeceğimize göre) yumuşak bir biçimde plastik tapa indirilir. (Burada önemli olan plastik tapanın kovan için uygun olması ve kanatlarının bitiminden sonra , üst tarafta çok fazla pay kalmamasıdır.) Bu işlemden sonra yine aynı ölçekle 1.70 veya 1.90'a denk gelecek şekilde ( Hassas teraziyle 28 veya 32 gr) 9-10-11-12 numara saçma konulur. Saçmalar plastik tapanın çok az üstüne çıkabilir. Ancak bahsedilen gramajda saçma konulduktan sonra, kıvırma payı çok kalırsa ara tapa ilave edilmesi gerekir. En sonunda yıldız kıvırma yöntemi ile yaklaşık 7mm kıvırma payı bırakılmış kovan, ağız kartonu konmadan düzgünce kıvrılır. Plastik kovanlarda yuvarlak ağız kıvırma yöntemi kesinlikle tavsiye edilmemektedir. Bu yöntem patlama anında kovan ağzının açılmasını güçleştirmekte, dolayısıyla tüfeği ve avcıyı zorlamaktadır. Ancak başkaca imkan yoksa kıvırmanın çok az, ancak bir tur olarak yapılması sağlanmalıdır.

Fişek doldurulmasını kısaca anlattıktan sonra gelelim başlangıç safhasına. Öncelikle av mevsimi açılmadan, sizinle beraber yorulacak olan av köpeğinizi sıkı bir rejime almalı ve arazi çalışmalarına başlatarak (Tüfeksiz) hem kendinize hemde köpeğinize kondüsyon kazandırmalısınız Ayrıca köpeğinizin aşılarını muntazam yaptırmalı, gerekli olan ihtiyaçlarını gidermelisiniz.

Diğer ekipmanları da sağlayıp, içinde bulunduğunuz sezonun MERKEZ AV KOMİSYONU KARARLARI'nı da öğrendikten, hatta ezberledikten sonra ava çıkmaya hazırsınız. Avda diğer sporların aksine belirli bir hakem yoktur. Avcının hakemi kendi vicdanıdır. Vicdanınızın ve MAK kararlarının emrettiği , öngördüğü biçimde centilmence avlanınız. Av yapabilmeniz için en önce avlağa ulaşmanız lazımdır. Bunun için sakin, rahat, trafik kurallarına uygun, kesinlikle alkolsüz bir yolculuk yapmanız gerekecektir. Bu yolculuk sırasında köpeklerinizi rahat ettirmeli, yola çıkmadan önce su ve yiyecek vermemelisiniz. Köpeğinizin karnını bir gün önce, akşamdan yeterince doyurmanız O'nun daha randımanlı ve sakin av yapmasını sağlayacaktır. Av mahalline geldiğinizde köpeklerin bir müddet sağa sola koşmalarına izin verin. Bu izin onların hırsını biraz olsun alacak, yatışmalarını sağlayacaktır. Daha sonra çok olmamak kaydıyla sularını içirebilirsiniz. Artık köpekleriniz ava hazır demektir. Seçtiğiniz avlak , daha önceki günlerde keşfi yapılmış veya bir önceki sene kayda alınmış olması lazımdır. Böylece bildiğiniz bir avlakta avlanmanın verdiği rahatlıkla daha verimli av yapabilirsiniz. Bu tür, UPLAND denilen ( bıldırcın, çil, keklik, tavşan vb. ) avlarda kamuflaj malzemeden, giysilerden kesinlikle kaçınmamız gereklidir. Böyle avlarda göze batan mümkünse kırmızı, turuncu vb. giysiler ve şapka giyilmelidir. Özellikle bıldırcın avlarında buna dikkat edilmelidir. Kamuflaj malzeme ile avlanmanın mahsurlarını ; 1- Avcı grubunun birbirini görmekte zorlanması ve kazalara sebebiyet verebilmeleri,

2- Av hayvanının, özellikle bıldırcın gibi her yöne uçabilme ihtimali olan kuşların, kamufle giysiler giyen avcıyı görmeyerek üzerine uçması ve yine kazalara sebebiyet vermeleri olarak gösterebiliriz.

Ava atışlarda daima çevrenizi ve arkadaşlarınızı kollayın. Tehlikeli gördüğünüz veya hissettiğiniz anlarda avınıza kesinlikle tüfek atmayınız hatta nişan almayanız. Unutmayınız ki, fişek atmadığınız avı tekrar bulma ihtimaliniz vardır. Ancak arkadaşınızı asla geri getiremezsiniz. Yurdumuzda anız yakmanın önüne geçilememesi ve biçilen tarlalardaki sapların hemen akabinde tarladan kaldırılarak saman yapılması, üstüne üstlük tarlaların tırmıklanması ve yakılması sebebi ile, özellikle bıldırcın gerekli saklanma zemini bulamamakta ve olmadık yerlerde hayatını sürdürmeye, çalışmaktadır. Bu yüzden köpekle avcılık eskisinden daha fazla önem kazanmakta ve zaruriyet arzetmektedir. Genç avcı arkadaşlara tavsiyelerimiz; bıldırcını yaşaması gerekli klasik ortamlarda aramayıp, saklanmasına elverişli yüksek dikenler, tarla tunçları, çayırlar ve rakımı yüksek yerlerde aramalarıdır.

Avcı arkadaşlarımız, bulundukları yörelerdeki kuş göçlerini, yani geliş-gidişlerini izleyerek, sezon başında

ve sonunda nerelerde toplandıklarını tesbit ederek daha iyi ve bol avlanma imkanlarına sahip olabilirler.

Bıldırcın avı, İç Anadolu Bölgesi'nde, mevsim şartları itibariyle sabah saat 10 maksimum 11'e kadar yapılmalı daha sonra, akşam serinliğinde yapılacak ava kadar dinlenmeye çekilmelidir. Bu köpekleriniz ve sizin için gereklidir. Dinlenme anında mümkün olduğunca çevreyi rahatsıs etmemeli, özellikle tüfek atmaktan kaçınarak köpeklerinizi huzursuz etmeyip dinlenmelerini sağlamalısınızdır. Keza alkol almaktan kaçınmalı, vücudun ihtiyacı olan temiz hava ve stresten uzak ortamı alkolle bozmamalı, dönüş yolunda vücutca yorgun olunsa da kafaca ve ruhen dingin olunmalıdır. Unutmamak gerekir ki RASGELE deyimi, -AVIN AVCIYA DENK GELMESİNDEN ZİYADE, AVCININ SAĞ SALİM, KAZASIZ BELASIZ, AVSIZ DA OLSA EVİNE, AİLESİNE DÖNMESİNİ- tarif etmektedir.

  KEKLİK AVI

Foto:Murat BALCI Kekliğin gagası ve ayakları kırmızıdır. Gözünden başlamak üzere gerdan kısmını kaplayan ve içerisinde kalan beyaz bir bölgeyi çevreleyen bir şeride sahiptir.Avcılar arasında yoz diye tabir edilen yaşlı erkek keklikte alın çizgisi, gaga ile göz arasındaki bölge ve göz üzerindeki çizgi siyahtır. Tepe, ense, göğüsün ve gövdenin üst kısımları mavimsi gri renktedir. Bu renk sırt kısmında az veya çok şekilde bulanık kırmızı bir hal alır. Göğüsün alt kısmı ve karın , pas sarısı, gövdenin yan kısımlarındaki kanat kalemleri ve büyük göğüs tüyleri renkli bantlar halinde olup, bu bantların uçları kahverengidir. Bu kısmı, siyah ve dar bir şerit çerçevelemektedir. Kuyruk kırmızı-kahverengi, orta kuyruk tüyleri gri-kahverengidir. Dişi keklik erkeğe nazaran daha küçük olup, boyun kısmında bulunan siyah şerit daha dardır ve erkekte olduğu gibi aşağıya kadar uzanmaz. Ayrıca dişinin tüm renkleri erkek kekliğin renklerine nazaran daha mat bir görünümdedir.

Keklik sonbahar ve kış başlangıcına kadar sürüler halinde yaşar. Kış ortaları veya sonlarına doğru ise çift-çift ayrılırlar. Nisan ayı dolaylarında, keklik 9-20 arası yumurta yapar. Kuluçka süresi 20-22 gündür. Palazlar çıktıktan sonra bu yavrulara dişi ve erkek keklik birlikte bakar ve göz-kulak olurlar. Büyüyen keklikler bir sürü (alay) teşkil ederler. Keklik çok iyi işiten ve hızlı koşan (seken) bir kuştur. Kendisini tehlikede hissedince kaçar ya da pısarak tehlikenin geçmesini bekler. Hareketli olduğu zamanlar, sabahın erken saatleri ve akşam üstleridir. Gündüz sıcak saatlerde fazla gezinmez. Kekliğin düşmanları tüm yırtıcı kuşlar, kargalar, tilki, sansar, gelincik vb. hayvanlardır.

Keklik genelde üç tip arazide bulunur ve avlanır. Bunlardan birincisi taşlık ve çalısı az olan dağlardır. Böyle yerlerin kekliği diğer yerlerin kekliğine göre küçük olmakla birlikte avlanması da güçtür. Bunlar avcıyı ve köpeği uzaktan görünce saklanacak çalı bulamadıklarınmdan sekmeğe başlarlar ve bir müddet sekip uzaklaştıktan sonra saçma menzilinden uzakta uçarlar. İkincisi kısa meşelikler arasında tarlalar bulunan arazidir. Böyle araziler keklik avının en iyi yapılabileceği arazilerdir. Bu tip arazilerin kekliği diğerlerine göre daha iri olur. Çünkü kısa meşeler arasında keklik çok iyi pısar. Bundan sonrası artık av köpeğinin marifetine kalmıştır. Pısan kekliği yakından fermalıyarak teker teker kaldırır. Üçüncü arazi tipi ise tarlık ve çalılık, otluk bazı yüksek yerlerdir. Bu gibi yerlerin de kekliği iri olur. Ancak fazlaca ot olduğundan çok iyi bir köpeğe ihtiyaç vardır. Keklik bu gibi yerlerde avcının hemen ayağının dibinden fırlar ve avcıyı şaşırtır. Keklik avında mevsimine göre 7-6-5 numara saçma kullanılır.

Kekliler kışın sert geçtiği yıllarda telef olabilirler. Kışın etkisinden kurtulmak için genellikle su kenarlarını tercih ederler. Bu arayışları uçarak olmaz. Genellikle yürürler. Bu yürüyüşleri esnasında kuyrukları dikilmediği için kara sürtünmekten kuyruklarında yumruk kadar bir kartopu oluşur. Bu da kekliklerin uçmasını engelleyerek ölmelerine sebep olabilir. Böyle zamanlarda bilinçsiz yerli ahali, dağlara çıkarak keklik nesline büyük zararlar verirler. Kekliğe, zehirli atıklar ve ilaçların verdiği zararların yanında, palaz ve yumurtalarının toplanması da büyük tahribatlar verir.

                                              TAVŞAN AVI

   Tavşan, gergin vücudu, kısa boynu, yuvarlak başı, uzun arka bacakları ve yukarıya doğru kıvrılmış olan kuyruğu ile karaktirize edilir. Üst dudağı ikiye bölen derince bir yarık mevcuttur. Bu iki bölüm kalın olup, oynak bir durumdadır. Yanağın iç kısmı tüylüdür. Kulakları başından büyük olup, dar ve dipten yukarıya doğru aynı genişlikte olup ucu da yuvarlaktır.

Üst dudağının üzerinde ve gözünün üstünde dokunum organı vazifesini gören fırça tüyler bulunur. Bacakları uzun ve ince, tabanı tüylü, pençe tırnakları sivri ve kıvrıktır. Arka bacakları öndekilerden uzun olduğundan yokuş yukarı çok daha kolay kaçarlar. Sık ve yumuşak tüylü olan kuyruğu ekseriyetle yukarı kıvrılmış durumdadır. Tavşanın erkeği ve dişisi arasındaki fark çok azdır. Kaçan tavşanda bunu ayırt etmek hemen hemen imkansızdır. Bununla birlikte erkek dişiye nazaran daha yüksektir ve kuyruğu dik durur. Kaçarken de kuyruğunu toplar. Buna karşılık dişinin kuyruğu vücuduna bitişik olarak durur. Erkek tavşanın bir başka özelliği ise çok ürkek olmasıdır. Dişiye nazaran insan ve köpekten daha fazla ürker. Dişi ise daha muhlistir. Ayrıca erkek tavşan koşarken çoğu zaman kulaklarını dik tutarken, dişi tavşan geriye yatırır. Erkek tavşanın tırnakları kısa olur. Dişi tavşanınki ise uzun ve geniştir. Bu genişlik hamilelik zamanlarında daha da artar.

Tavşanının görmesi diğer duyu organlarına göre daha zayıftır. Özellikle koşarken arkasını iyi görmesine karşın önünü tam olarak göremez. Bunda kaçarken daima arkasını kontrol etmesinin de payı vardır tabii. Buna karşılık duyma organı çok hassastır. En küçük bir çıtırtıyı dahi hemen duyar. Ergin bir tavşanda boy ortalama olarak ağızdan kuyruk ucuna kadar 60-70 cm. Baş takriben 12-15 cm. Kulak 12-14cm. Ön bacak dirsekten ayak parmağının ucuna kadar 10-12 cm. Arka ayak ise 15-18 cm.dir.Ağırlığı değişkenlik arzetmekle beraber takriben 2.5-5 kg arasındadır.

Tavşanlarda çiftleşme, havanın ve iklim şartlara göre çok erken başlar. Ilıman geçen senelerde hiç kesintiye uğramaz ve erkekler bütün bir sene kızışabilirler. Ancak dişiler, daha ziyade Ocak-Şubat aylarında kızışırlar. Bu mevsimde erkekler dişileri kovalarlar. Dişiye sahip olmak için erkek tavşanlar ön ayakları ile birbirlerine vurmak suretiyle döğüşür ve diğerlerini ısırarak tüylerini yolarlar.

    Gebelik müddeti 30 gündür. Dişi ekseriyetle karın kısmından kopardığı tüylerle döşediği ve pek bakımlı olmayan yuvasında 2-4 adet yavru doğurur. Doğumu takiben dişi tekrar hamile kalabilir. Bu duruma göre dişi yaşına göre yılda 4-6 defa yavruluyabilir. Yavrular 20 gün veya 3 hafta müddetle annelerini emdikten sonra anneyi terkedip, besinlerini kendileri aramaya başlarlar. Doğdukları yerden ise birkaç ay sonra uzaklaşırlar. Tavşan 7-8 yıl yaşayabilir.

Tavşan düz arazilerde avlanacaksa bilhassa yakından arayan iyi bir fermacı köpeğe ihtiyaç vardır. Av köpeğinin çalılıkları, kısa otları ve bilhassa sonbahardan kalmış ekilmemiş tarlaları iyice araması lazımdır. Ekim ayında yapılan avlarda o senenin göcenlerine fazlasıyla raslanır. Bunların avlanmaları anaçlara göre daha kolaydır. Ancak dediğimiz gibi tavşan avında kullanılan köpek çok iyi yetiştirilmiş ve eğitilmiş olmalıdır. Eğitimsiz bir köpekle tavşan avlamaktansa hiç köpek kullanmamak daha iyidir. Havanın sıcak ya da soğuk olmasına göre tavşan yatacağı yeri seçer. Sıcak ve kuru havalarda örtülü yerleri, civarındaki otlar sayesinde serinlemek mümkün olursa su kenarlarını tercih eder. Tavşan koşmasına engel olacak tarzda ekili bir yerde yatarsa gerektiğinde kolayca kaçabilmek için önünde açıklık kalması gayesiyle tarla kenarlarını ve tunçlarını tercih eder. Rutubetli havalarda kuru ve taşlık yerleri, seyrek çalılıkları kendine yatak yeri olarak seçer. Soğuk havalarda, toprak yığınları kenarlarında yatar. Tavşan, etrafı tarla ve ova olan köylerin civarında bulunduğu zaman yatak yerini bu tip köylere yakın seçer. Bundan maksat, avcıların çok defa köy uzaklarında avlandığına dikkat etmiş olmasıdır. Tavşan avında mevsimine göre 7-6-5-4 numara saçma kullanılır.

 

                                   KAZ AVI

Kaz avı denince aklıma önce kar ve sis gelir. Nedense böyle havalarda yerimde hiç duramam. Konya'nın, Kırşehir'in uçsuz bucaksız ovalarında yeşermiş tarlalarda hissederim kendimi. Hemen bir çukur kazıp zıplamak isterim içine. Coşarım, umutlanırım ve sevinirim. Kaz avı iki şekilde yapılır.

Geçit avı Tarlada mühre avı

Geçit avı, adı üzerinde kazın gölden çıkıp tarlalara gitmesi esnasında olan avdır. Çok verimli değildir. Herhangi bir avcılık deneyimi ve bilgisi de istemez. Hemen her avcının yapabileceği bir avlanma şeklidir. Bu av şeklinde yapılmaması gerekli iş; kazın göle dönüşlerinde, su içerisinde bekleyerek avlanmaktır. Bu kazları rahatsız etmekte ve geceleyecekleri sulardan uzaklaştırarak tarlalarda gecelemelerine sebep olmaktadır. Bu da hayvanların tedirginleşmesine sebebiyet vermektedir.

Kaz avının en güzel şekli tarlalarda yani yemlenecekleri alanlarda mühre ile avlanmaktır. Kazlar İç Anadoluya Ekim sonlarından itibaren gelmeye başlarlar. Ankaralı avcılar genelde 29 Ekim'de tarlaları gezmek ve kaz durumuna bakmak için yola çıkarlar. Böylece kazın durumu gözlenir, tarlalara bakılarak kazılacak gümelerin yerleri tesbit edilir. Kaz en önce yani Kasım ayında genellikle yanık tarlalarda avlanmalıdır. Yazdan yakılıp bıldırcın avcısını küstüren anızlar , kışın kaz avcısını ise güldürürler.

Mevsimin henüz başı olması sebebiyle tam yeşermeyen ekinler kazlara pek cazip gelmez. Havaların yağmurlu ve ıslak olması da kazların anızları ve yanık tarlaları seçmeleri için bir sebeptir. Yanan tarlada açığa çıkmış yazdan kalan, yerdeki ekin taneleri ve daha gürbüz yeşermiş otlar-ekinler kazların ilk gelişlerinde onlara enfes bir ziyafet olanağı sağlar. Daha sonraları Kasım sonu ve Aralık ortalarına kadar ise anızları tercih ederler. Ancak anız tarlada herhangi bir (doğal da olsa) yükselti olmaması kaydıyla. Anız ve yanık tarlalarda dolaşan kazlar henüz yeni geldiklerinden çok acemidirler ve kolay avlanırlar.Kaz avlarında güme çok önemlidir. Özellikle İç Anadolu'da yapılan kaz avlarında kesinlikle yüksek güme yani çalıdan, çırpıdan, sazdan ya da gizleme ağından yapılan gümeler iş görmez. Güme tarla tunçlarına kazılan en az 1.5 metre derinliğinde ve yeterince geniş olan (fazla değil) bir çukurdan ibarettir. Bu çukur kazılırken araba ile kazılacak yerin en fazla 200 metre yakınına yaklaşılmalı tarlada araç izi bırakılmamalıdır. Çukur kazılacak yer öncelikle bir tarafı anız diğer tarafı ise ekin olacak şekilde ayarlanmalı. Özellikle buğday ekili tarlalar tercih edilmelidir. Kazılan çukurda ertesi gün avlanılacak ise çukur akşamdan kazılmalı, sabah ayazını görmeli, dolayısıyla tabii bir şekil almalıdır.Çukurdan çıkarılan toprak, taşıma çuvalı ile arabaya götürülmeli oradan da daha uzağa dökülmelidir. Çıkarılan toprağın çukurun hemen etrafına dağıtılması av vurma şansını en az %50 azaltır. Çukur kazıldıktan sonra üzeri, önceden hazırlanarak, yanları yükseltilmiş bir tahtayla kapatılmalı ve tahta üzerine, tuncun doğal örtüsü olan bitkiler, toprağıyla beraber konmalıdır. Bu tahtanın altında avcının tutacağı bir kol olmalı ve avcı tüfek atacağı zaman bu tahtayı yana kaydırmalıdır. Bu tahta yerine sarı telis çuvallarda kullanılabilir ancak en güzeli yukarıda bahsettiğimiz şekildir. Yerde kar olduğu zaman ise iş değişir. O zaman kar kamuflajlı giysiler giymek ve gümeyi beyazla kaplamak elzemdir. Karlı havalarda yeni güme kazmaktan kaçınmalı eski gümelerin karlarını çok hafif alarak, bu gümelerin kullanılması sağlanmalıdır. Karlı bir ortamda güme kazmaktansa altınıza bir bez serip yatarak üzerinize beyaz bir örtü çekmek her zaman daha iyidir. Çünkü açılan bir çukurdan çıkan toprağıın kar üzerinde yaptığı bozulmayı gidermeniz hemen hemen imkansızdır. Gelelim mührelerin, yani taklit kazların tarlaya serilmesine. Kazların hangi sayıda serileceği hala tartışma konusudur. Bazı avcılar full-body 5-6 mühre sererken bazıları daha çok sermeye gayret eder. Ben herzaman minumum 50 mühre sermeyi tercih etmişimdir. Avlanamazsam bile mühreleri seyretmek her zaman çok hoşuma gitmiştir. Gümenin yerini havanın ve hayvanın geliş yönüne göre tesbit ettik. Mühreleri öyle dizayn etmeliyiz ki gelen hayvan hiç bir şeyden kuşkulanmadan mührelere sallansın. Kazlar yemlenirken dahi nöbetci bırakan ender kuşlardandır. Bu yüzden mühre seriminde asıl mührelere en az 150 metre uzağa bir kaç tane nöbetçi mühre bırakmak gerekir. Bu mührelerin başları mümkün olduğunca dik tutulmalı ve etrafı gözetliyor havası verilmelidir. Diğer mühreler de çok yan yana olmamak kaydıyla rüzgarın geliş yönüne göre kafaları rüzgara verilerek serilmelidir. Mühreler kazların tur attıktan sonra avcıya göğüs vererek ineceği şekilde tanzim edilmelidir. Yani rüzgar avcının her zaman arkasından esmelidir. Kaz cinsi hayvanlar aşağıya inmeden önce geniş bir iki tur atarlar ve her zaman rüzgarı göğüslerine alarak inerler. Mührelerin yan yana sık aralıklarla dizilmeleri, gruba havalanmadan önce toplanmışlar hissini vereceğinden, gelen kazların hiç ilgilenmemesine sebep olacaktır. Bu yüzden bazı ikili-üçlü gruplar yapılsa da mühreler sık aralıklarla atılmamalıdır. Ayrıca mührelerin arasına çok ince malzeme üzerine asılmış uçar pozisyonda doldurulmuş gerçek kazlar koymakta iyi netice verir.

Mühre avında düdük kullanmak gerekliyse de her zaman iyi sonuçlar vermeyebilir. Yanlışlıkla çıkartılan bir ses tonu hayvanın daha alçalmadan yükselmesine sebep olabilir. Bu yüzden kazların zararsız addettiği tonlar öğrenilmeli ve o tonların dışına çıkılmamalıdır. Ayrıca düdükle ses çıkartmak fazla abartılmamalı, kazların ya da kazın dikkati çekilir çekilmez susulmalıdır. Unutmamak gerekir ki başarıya giden tek yol çalışmak ve egzersiz yapmaktır.

Mühre avında genelde açık şokların kullanılması tavsiye edilse de her zaman fullşok bir namluyu tercih etmişimdir. Bu namluyla atılacak saçma numarası ise 3-4-5.tir. Daha iri saçmalar mühre avında hem gereksiz hemde keyifsizdir. Bana soracak olursanın 5 numara tercihimdir.

                 ÇULLUK AVI

Çulluk yörelerimize göre değişik adlarla anılır; yelfi, yelve, bakaça, lökçe vb. gibi. Bacakları oyluk kısmına kadar tüylüdür. Çulluğun sırt kısmı koyu kahve renginde olup, pas renginde lekeler bulunmaktadır. Aynı kesimler üzerinde yer yer grimsi lekeler de görülmektedir. Alın kısmı sarımtırak gri olup, baş tüylerinin ayırma yerinde 3 tane siyah ve pas renginde enlemesine çapraz çizgiler vardır. Gözün üzerinde de açık sarımtırak bir çizgi bulunur. Kursak ve boyun kısmı sarımtırak beyaz, daha aşağı kısımlarıda sarımtrak gri renkte olup çok sayıda koyu renkte ve çaprazvari dalgalı tüyleri ihtiva etmektedir. Kanat teleklerinin ilkini teşkil eden büyük teleğin önünde iki adet küçük, sivri uçlu ve sert bir telek bulunmakta olup, bunlardan büyük olanı ressamlar tarafından kullanılmaktadır.

Uzunluğu 27-30.5 cm. Kanatları gerilmiş bir halde iken 60-66 cm. Gagası 6.6-8.2 cm. Bacağı 3-4 cm. civarındadır.

Dişinin rengi erkeğinden çok az farklıdır. Dolayısıyla boyut bakımından da erkeğini dişisinden ayırt etmek zordur.

Gagası üzerinde zengin bir sinir dokusu içeren yumuşak bir deri bulunmaktadır. Bu sayede hayvan yemini mükemmel bir şekilde ve kolaylıkla bulabilmektedir. Çulluğun gagası üzerinde yapılan anatomik araştırmalar sonunda hayvanın gagasının uç kısmının gaga açılmadan yukarıya doğru bükülebildiği tesbit edilmiştir. Çulluk, gagasının bu kabiliyeti, toprak içerisinde yemini ararken kullanmakta ve gaganın bu hareketi dolayısıyla topraktaki kurtlar ve solucanlar ürkerek harekete geçmekte ve dışarıya çıkmaya zorlamaktadır.

Çulluğun çok geniş bir yayılış alanı vardır. Kış devresini Akdeniz ülkelerinde, İran, Hindistan ve Çin’de geçirir.Ilık geçen kış aylarını Avrupa’da ve İngiltere- İskoçya’da dahi geçirdiği görülmektedir. Ülkemizde geçit kuşu olarak raslandığı yerler ; özellikle kuzey, kuzeybatı ve Anadolu’dur. İç Anadolu özellikle Ankara avcıları tarafından fazlaca rağbet görmez. Bunun sebebi bu yörelerde avın az olmasından ötürü değil, diğer avların (keklik vb.) fazla bulunur olmasındandır.

Çulluk yuvasını ormanın oldukça rutubetli ancak girip çıkması güç olmayan bir yerinde seçerek orasını kuru yaprak ve kamışlarla döşer.Bu yuvaya genellikle 3-4 adet yumurta yapar. Yumurtaları oldukça yuvarlak olup kabuğu mattır. Kuluçka müddeti 18-19 bazende 21 güne kadar çıkabilir.

Çulluk yaşayış şekline göre genel olarak gececi ya da alacakaranlık kuşudur. Gündüzleri rahatsız edilmediği taktirde sakin ve korunmalı bir yerinde saklanır ve alacakaranlıkta ve gece gıdasını aramak için harekete geçer. Besinin kurtlar, sümüklü böcekler, solucanlar vb. teşkil eder.

Çulluğun sakin zamanlarda yürüyüşü yavaş, fakat ilk uçuşunda kalkışı gürültülü ve serttir. Açık arazide uçmaktan hoşlanmaz. Av esnasında vurulmamışsa, silah sesinin ardından derhal ve hızla yere iner ve koşarak izini kaybettirmeye çalışır.

Orman çulluğunun yüksek sesle ötüşü genellikle çiftleşme zamanlarında duyulur. Bu ses iki tonlu olup birisi yüksek sesli ve daha ziyade erkeğe mahsustur. Diğeri daha ince ve keskin olup psvst.... veya puisz... şeklinde ses vermektedir. Dişi civcivlerini dak-dak sesleri ile çağırır. Çulluk kafes hayatına dayanamayan bir kuştur. Bunun sebebi ya alışamaması ya da gececi bir hayvan oluşu dolayısıyla gündüzleri gizlenmek istemesi olabilir.

Çulluk girilmesi ve gezilmesi çok güç yerlere sığınan bir hayvan olduğundan bol avlanabilen bir av kuşu değildir. Çulluk avı bek ve köpek avı olarak iki şekilde yapılır. Yağmur yağarken dallardan dökülen su damlacıklarını sevmeyen çulluklar, saklandıkları ormanlık-çalılık ve sarplardan yol kenarlarına, patikalara çıkarlar. Böyle zamanlarda buralarda aranan çullukların avlanması daha kolay olur. Çulluk avında mümkün olduğu kadar geniş şoklu kısa namlulu silahlar ve ince saçma kullanmak gerekmektedir. Kısa namlulu ve açık şoklu silahlar hem saçmaların daha çabuk dağılmasını hemde ormanlık-çalılık yerlerde daha rahat hareket etmeyi sağlarlar.

Soğuk ve yağışlı havalarda avlanılması gereği ile avcının yanında ince bir yağmurluk bulundurması gerekir. Av esnasında rahat hareket edebilmek gerektiğinden, kalın bir gömleğin üzerine giyilmiş kaz tüyü yelek avcının rahat etmesini ve kolay tüfek omuzlamasını sağlayacaktır. Genellikle ormanlık sarp arazilerde avlanıldığı için avcının yanına yabandomuzu avında kullanılan fişeklerden birkaç tanesini alması tavsiye edilir. Orman içerisinde grup halinde avlanılıyorsa oranj renkli şapkalar giyilmesi ve avcıların birbirlerini kollamaları çok eksantrik ve zigzaklı uçuşlar yapabilecek olan çulluk avında gereklidir. Ayrıca avlanılırken, güneş herzaman arkaya alınmalıdır.

Çulluk eti çok lezzetlidir. Ancak yeni avlanmışının eti sert olduğundan birkaç gün bekletilip (bayatlatılıp) daha sonra terbiyesini yaparak tüketilmesinde fayda vardır. Çulluğun mantarlı yahnisi çok iyi olur. Romalıların yaptığı gibi temiz bağırsakları ezilerek garnitür olarak ta tüketilebilir. Pişmiş çulluğun gagasını atmayarak yemek esnasında etinin üzerine saplamak eskiden beri süregelen bir adettir.

                   YABAN DOMUZU AVI

Yaban domuzu avı 3 şekilde yapılır. Bunlardan birincisi bek avı, ikincisi sürek avı, diğeri ise iz sürerek yapılan arama-tarama avıdır.

Yaban domuzu avında 7x57mm üzeri yivli tüfekler ve 20numara ve üzeri yivsiz tüfekler kullanılabilir. Yivli tüfek katagorisinde yabandomuzu avı için en iyilerden birisi 9.3 x 62mm Mauser çaptır. Yivsiz tüfek kullanılacaksa 12 numara olması tercih edilmelidir. Bu tüfeklerde kullanılacak olan mühimmat, özellikle gece beklerinde ve sıklıklarda yapılan avlarda ikinci bir atışa imkan kalmayabileceği düşüncesiyle;

a) Bek avında, ağır şarjlı tek kurşun doluları ve yivli tüfeklerde 170 grain ve üzeri, yabandomuzu gibi sağlam, dirençli bir hayvanı tesirsiz kılacak özelliklerde olan çekirdekler,

b) Diğer avlanma yöntemlerinde ise yine tek kurşun tabir edilen çeşitli firmaların yivsiz tüfek mühimmatları ve yivlilerde minumum 150 grain yaban domuzu için yeterli biçimlerde çekirdekler.( Yivli tüfek mühimmatlarında, çeşitli firmaların, çeşitli özellikler gösteren çekirdekleri mevcut olduğundan, bu firmaların yaban domuzu avı için tavsiye ettiği çekirdekler kullanılmalıdır)

BEK AVI

 

Bu av gündüz ve akşam bekleri olmak üzere 2 şekilde yapılır.

Akşam bekleri, önceden beri süregelen bir avlanma şeklidir. Özel olarak yemlenerek beklense de, yoğun olarak yapılan şekli, bağ-bahçe ürünlerinin beklenmesi esasına dayalı olarak yapılan avdır.

Akşam bekleri havanın henüz kararmasıyla birlikte başlar. Yaban domuzu hava henüz kararırken gelebileceği gibi, daha geç saatlerde de gelebilir. Bu gelişlerde ortamın sakinliği, hayvanın sezileri, belirleyici rol oynar. Gökteki ayın durumu da yaban domuzlarının gelişlerinde önemli bir etkendir. Karanlık gecelerde erken, aydınlık gecelerde ise daha geç gelirler. Dolunay zamanlarında, hayvanlar genelde açığa çıkmadıklarından ve çok tedbirli olduklarından, her ne kadar görüş mesafesi açık olsa da avlanmak zordur. Yaban domuzlarının dolaşmaları açısından en iyi zaman, görüş mesafesinin mümkün olan en düşük mesafelerde olduğu gecelerdir. Böyle zamanlarda belirli açıklıklar tesbit edilerek devamlı buralar gözlenir. Bekler, genelde yüksekçe bir oturum yerinde yapılır. Bu oturumlar, ağaçlar, kayalar hatta köyün yakınlarındaki tarlalar beklenecekse, ev çatıları olabilir. Bek avlarında, gözleri çok iyi görmemesine rağmen, çok güçlü işitme ve koku alma hassasiyetine sahip olan yaban domuzunu avlamak için sessizlik ve kokulardan arınmış olmak şarttır. Bu esnada sigara içilmez, ses çıkartılmayacağı gibi ani hareketlerden de kaçınılır. Birden fazla avcı avlanılıyorsa tüm avcıların yeri gündüzden tesbit edilir ve ona göre oturulur. Av esnasında toplu bir anlaşma olmadan av mahalli değiştirilemez veya terkedilemez. Yüksekçe bir yer bulunamayıp tarla kenarlarında oturulacaksa, oturulan yerin arkasına muhakkak suretle doğal bir gölge alınmalıdır. Daha değişik bir anlatımla; açığa, ufuk çizgisine, tepe üstlerine oturulmamalı, bir çalı önüne, bir kaya önüne oturulmalıdır.Çalıların ya da kayaların arkasına oturarak bek yapmak, gelecek olan hayvanı görmek için, çok kıpırdanma gerektireceğinden uygun değildir.

Ayrıca yaz beklerinde sinekten rahatsız olmamak için, başı ve yüzü örtecek şekilde bir tül kullanılmalı ve yakalı, uzun kollu giysiler giyilmelidir. Sivrisinek kovucu ilaçlar kokularından ötürü kullanılmamalıdır. Tüfeğin arpacığını karanlıkta görmek zor olacağından, arpacıklara sigara jelatini sarılmalı, ya da son yıllarda piyasaya çıkan ışıklı-fosforlu, arpacıkların üzerine ayrıca takılan malzemeler kullanılmalıdır. Dürbün kullanıldığı zamanlarda ise içi aydınlatılmış ve artı kılı ışıklı dürbünler tercih edilmelidir.

Hayvanın menzilde görülmesiyle birlikte yapılan ilk atışın ardından, atılabilirse ikinci atış her zaman için emniyet atışı olarak yapılmalı ve hayvanın yaralı olarak gitmesine müsaade edilmemelidir. Silah atıldıktan sonra bek yeri hemen terk edilmemeli, ortalığın sakinleşmesi beklenmelidir. Ortalık sakinleştikten sonra diğer avcılarla haberleşerek kurşunun isabet ettiği noktaya gelinip, avın durumu kontrol edilmelidir. Hayvan yaralı olarak gittiyse havanın aydınlanmasını bekleyerek gündüz aramaya çıkılmalıdır. Gece el feneri ya da değişik yapay bir ışıkla takibe çalışılmamalıdır.

Diğer bir bek şekli gündüz yapılandır. Gündüz yapılan beklerde de ağaçlar üzerine kurulan platformlardan ya da başka ortamlardan faydalanılır. Ancak av için en iyi ortam ağaçlar üzerinde kurulan platformlardır. Bu platformlar, gece bekinin aksine yayılma ve yemlenme yerlerine değil, hayvanların yemlenme dönüşü olası geçiş noktalarında olur. Ancak meşe palamutlarının olgunlaşıp dökülmeğe başladığı zamanlarda , yaban domuzları artık bağ-bahçelere rağbet etmezler. Bu zamanlar yaban domuzlarının çiftleşme zamanlarının yaklaştığı ve kışa hazırlanmak için güç toplaması gerektiği zamanlardır. Yaban domuzları artık neredeyse akşama kadar ve akşamdan sabaha dek sadece karınlarını doyurmayı ve güçlenmeyi düşünürler. Dolayısıyla da çok gezerler.Bu gezme noktalarının tesbiti neticesinde, kurulacak olan platformlarda yine, sakin ve şanslı olmak kaydıyla güzel avlar yapılabilir. Bu platformlarda avlanmak için gerekli olan emniyet kuralları sadece bu avlar için özel olduğundan bunları aşağıda ayrıca sıralıyoruz:

a) Ağaca çıkarken ve inerken her zaman tırmanma kemeri kullanın. b) Platformu ağaca yerleştirdikten sonra ilk yapacağınız, kendinizi emniyet kemeriyle ağaca bağlamak olmalıdır. c) Ayaklarınızı platformun ortasına ( platformu ağaca sıkıca yerleştirdiğinize emin olduktan sonra) mümkünse topuklarınız ağaçtan destek alacak şekilde yerleştiriniz. d) Av esnasında kullanacağınız malzemelerinizi, tırmanışlarda ve inişlerde kesinlikle üzerinizde bulundurmayın. Ayrı bir taşıma torbasıyla ve ip yardımıyla indirip çıkarın.Asla tüfeğinizi dolu olarak yukarı çekmeyin, aşağıya indirmeyin. e) Bir ağaca çıkarken ve inerken kullandığınız merdivene veya ağaç gövdesine tutturduğunuz ayak basamaklarını çok dikkatli ve iki elle tutun. Asla tek elle tutunarak adım atmayın.

f) Ağaca çıktığınız veya bir kemer ile tutturduğunuz ayak basamaklarını üretici firmanın kullanma kılavuzunda tarif ettiği şekilde kullanın.(ağaca zarar vermemek için, kemerle tutturulan basamakları tavsiye ediyorum) g) Tırmanırken asla avuç içleri kaygan eldivenler kullanmayınız.( yün vb) Kullandığınız eldivenlerin, tırmanma ekipmanlarını iyi kavraması ve kaymaması gerekmektedir. h) Ağaç dallarına "ağırlığımı çeker" diye asla güvenmeyin. i) Yukarı çıkardığınız malzemeleri kesinlikle ayak altına koymayın. Çünkü ayak altındaki malzemeler sizin dengenizi bozacak ve tehlikeli durumların doğmasına sebep olacaktır. j) Yağmurlu ve elektrikli havalarda bu yöntemle asla avlanmayın. k) Bütün avlarda olduğu gibi avlanacağınız mevkii ve döneceğiniz zamanı gecikmeleride göz önüne alarak yakınlarınıza mutlaka bildirin.

Bek avlarında giysi çok önemli değildir. Ancak devamlı oturarak, hareketsiz ortamda yapılan bir avlanma şekli olduğundan özellikle kış ortamında, soğuktan etkilenmemek için sıkı giyinmek gerekecektir.

SÜREK AVI

Yaban domuzu avında çok kullanılan bir yöntemdir. Bu av şeklinde, yaban domuzunun olması gereken yerler, önceden iz kesmek ya da hayvanların yatak yerlerini tahmin etmek suretiyle belirlenir. Ormanın topoğrafyası ve hayvanın alışkanlıkları göz önüne alınarak sürencilerin gireceği yön ve avcıların bekliyeceği geçiş yerleri tesbit edilir. Yöreyi bilen bir avcı tarafından, yaban domuzunun geçmesi muhtemel yerlere avcılar, aynı hat üzerinde olunmasına dikkat edilerek yan yana ormanın yapısına göre yerleştirilir. Sürene girecek olan sürenciler de (sarpçılar, batancılar) sürülecek araziyi rahatsız etmeden, sürenin başlıyacağı noktaya sessizce ulaştırılır. Belirlenen bir saatte ya da haberleşme sonucunda sürenciler (varsa) köpekleri araziye bırakıp, arkasından da kendileri girerek, köpekleri cesaretlendirmek ve yaban domuzlarını ürkütmek için havaya silah atarak ya da değişik yöntemlerle ses çıkartarak sürene başlarlar. Süren esnasında, bek yerlerinde bekleyen avcılar için sakinlik ve sessizlik esastır. Ormanda yaşayan diğer yaban hayvanları özenle korunmalı ve yaban domuzu için tertiplenen avda sadece yaban domuzu avlanmalıdır. Sallanan çalılara, seçilmeyen silüetlere asla ateş edilmemelidir.

Yapılan atıştan sonra yaban domuzunun yaralı olarak gittiği tesbit edilirse, avın yarasının soğuması için beklenmelidir. Süren bitmeden av yeri terk edilerek yaralı avın ardından gidilmez. Süren sonunda gerekli değerlendirmeler yapılmalı ve yaralı avın ardından öyle gidilmelidir. Köpekle yapılan sürenlerde, geçit yerlerinde bekleyen avcılar, kaçan yaban domuzlarının peşinden gelen köpekleri yakalayıp bağlamaları gerekir. Bu yapılmazsa köpekler, postayı yaran yaban domuzlarının peşinden beyhude yere takip edecekler ve bu hareket ikinci sürenin gecikmesine hatta yapılmamasına sebep olacak, köpekleri arayıp bulmak belki gece yarılarına kadar sürecektir. Sürek avı esnasında avcının köpek seslerine göre, gelen domuzun önünü kesmek için, koşarak yerini değiştirmesi, istenmeyen sonuçlara yol açarak vahim hadiselere sebep olabilir. Bu tip süren avlarında , yukarıda anlattığım gibi gerekli emniyet kurallarına uyulmadan kesinlikle tüfek atılamayacağı gibi, yanlara yani diğer avcıların bekledikleri yönlere de tüfek atılmaz. Atılacak tüfek ya hayvanın direkt olarak gelişine ya da geçtikten sonra arkasına doğru atılır. Yaban domuzu sürek avlarında her avda olunduğundan fazla dikkatli olunmalı, mümkün olduğunca aşırı kalabalık olarak yapılanve çeşitli yörelerden gelen birbirlerine yabancı avcılardan oluşan postalarla avlanmaktan kaçınılmalıdır. Unutmamak gerekir ki; BAŞKA BİR AVDA YA DA POSTADA BİR YABAN DOMUZU DAHA BULUNABİLİR, ANCAK YANLIŞLIKLA VURULAN BİR AVCI ASLA GERİ GELMEZ. Sürenin bittiğine emin olmadan, gerekli haberleşme çağrısı gelmeden bek yeri asla terk edilmemelidir. Ayrıca yaban domuzları tarafından yaralanabilecek av köpeklerine ilk müdahaleyi yapmak için gerekli olan sağlık malzemeleri ve bunlara ilave olarak strelize edilmiş ameliyat iğnesi, ipliği ve pens mutlaka bulundurulmalıdır.

Sürek avlarında, tehlike yaban domuzundan ziyade diğer avcılardan geleceği için, diğer avcıların görebileceği türden giysiler giymek ve özellikle kırmızı veya oranj ağırlıklı bir şapka takmak şarttır. Eğer mümkün ise sürencilere de fosforlu ve oranj yelekler giydirilmelidir.

ARAMA-TARAMA AVI Yaban domuzu avının belkide en zevkli yöntemidir. Avcının atış maharetinin yanında, gerçek avcıda olması gereken vasıflarını ortaya koyması açısından önemlidir. Bu avda avcı her yönüyle avcılık yapar. Arar, bulur ve avlar. Bunun için gerekli kriterleri yerine getirmesi ve tabiri caizse yaban domuzu gibi düşünmesi lazımdır. Yalçın kayaların zirvelerinde yapılan yabankeçisi avı kadar zevkli ve en az onun avı kadar zordur. Bir ormanın içerisine derinlemesine girerek yaban domuzunun yattığı yere kadar sokulmak hemen hemen imkansız gibidir. Burada avcıya düşen, yeteneklerini kullanarak imkansız gibi görünen bu olayı becerebilmektir.

Bu av, bir ya da en fazla iki avcıyla yapılır. Sessizlik, sabır ve sakinlik esastır. Bu ava çıkılmadan önce kesinlikle parfüm-losyon kullanılmamalı, iyice dinlenilmeli, yeterince uykuya doyulmalı ve yarı tok olunmalıdır. Yaban domuzları mevsime ve geceye göre değişik yataklarda barınırlar. Bunların tesbiti ancak avcının bilgisi ve tecrübesiyle olur. İki avcı yan yana belirli aralıklarla yürürken devamlı suretle birbirlerini kollamalıdırlar. Ormanlarda yaşayan büyük hayvanlar, genelde orman içi yolları ve patikaları kullanmayı tercih ederler. Bu tercihi yapmalarında ki en büyük etken sessizlik ihtiyacıdır. O yüzden bu tür bir avın yapılabilmesi ve ormanın derinliklerine sessizce girilmesi için avcı da bu yolları kullanmalıdır. Avcılar çok sakin ve sabırlı olmalı, gürültülü hareketlerden kaçınarak, sert hareket etmemeli, en küçük bir bıkkınlık emaresi göstermeden, konsantrasyonlarını bozmadan birbirlerini kontrol ederek, araziyi en ince detayına kadar aramalıdırlar.Yaban domuzlarının mevsimlere ve hava şartlarına bağlı olarak sık sık yer değiştirdiği göz ardı edilmemelidir. Yaban domuzlarının arazinin hakim noktalarınada yataklanacağını düşünerek, rüzgarı da karşıdan alacak şekilde aşağılara gözükmeden, yolun üst tarafından ilerlemeli, sık sık havayı dinlemek için durarak sessizce (parlama ördek avlarında su seviyesi düşük kenarları yüksek , otsuz, kamışsız kanallarda ördek avlar gibi) alt kenara gelinerek aşağılara bakılmalı ve tekrar geri çıkarak, bir müddet daha yürüyüp, başka bir noktadan dik olarak arazi tekrar yoklanmalıdır. Bu tür avlanma aynı yabankeçisi avı gibidir. Bazan saatlerce aynı kayaya baksanız bile yabankeçisini fark etmeyebilirsiniz. Ormanda bir hayvanın da fark edilmesi çok zordur. O yüzden çok dikkatli olunmalı bir taş misali sessiz ve sakin, şüphe edilen yerlerde gözetleme yapılmalıdır. Her dönülen viraj, gelinen tepe üzerlerinin arkası sessizce yoklanmalı ve ses dinlenmelidir. Orman içi patikaların ve yolların kullanılmaması halinde yaban domuzuna yaklaşmanız tamamen bir tesadüf eseri olacaktır. Bu av için en iyi hava , karın henüz yağdığı ya da sertleşmediği havalar ile hafif yağışli ve bulutlu havalardır. Bu havalarda yaban domuzları her zamankinden dah fazla gezerler. Dolayısıyla bulunma olasılıkları o nispette artar.

Diğer yöntemlerde pek önemli olmayan giysiler bu avlarda önem arzederler. Bu avlar esnasında, ses çıkartmayan, hafif ve nefes alan, yani terletmeyen giysiler ile ayakkabı olarak, altı yumuşak, mümkün olduğunca bastığınız yeri hissedebileceğiniz botlar kullanılmalıdır.

ÖNEMLİ BİLGİLER: Yaban domuzları ekim ayının ortasından itibaren çiftleşmeye başlarlar. Dolayısıyla bu dönemden sonraki aylar dişi yaban domuzlarının hamilelik aylarıdır. Bu aylarda özellikle sürek avlarından kaçınmalı ve dişi hayvanların vurulmaması için azami dikkatin gösterilmesi gerekmektedir.

Yaban domuzunun yavrularına çeşitli yörelerde farklı isimler verilmektedir. Örneğin İç Anadolu'da bir yaşına kadar "moza","potnak" veya "potak", bir yaşından büyük dişilerine "beniş" erkeklerine "azılı" denir. Yaban domuzunun 3-4 yaşında bulunan ve 60-70 kg. Arasında olan azılılarına "karapürçek" denir ki yaban domuzunun en cüretkar ve saldırganı bunlardır.

Yaban domuzunda da köpekte olduğu gibi ısırma iç güdüsü hakimdir.Böyle bir olayla karşılaşıldığında hayvanın kuduz olabileceği ihtimali göz önüne alınarak derhal tıbbi müdalale yapılmalıdır.İlk aşamada yara yerinin sabunlu su ile bolca yıkanması gerekmektedir.Saldırgan hayvan ele geçmiş ise kafası kesilerek veterinerliğe götürülmeli ve gerekli tetkikler yaptırılmalıdır.

Ayrıca yaban domuzunun etinde "trichin" denilen parazitin olma olasılığı yüksektir. Etinin yenilmesi istenmesi halinde, bir veteriner gözetiminden geçirilmesi gereklidir. Yaban domuzlarına yerleşen parazitler ve yerleşim bölgeleri şöyledir;

Trichina spiralis : Adele içerisinde ve bağırsakta

Cysticercus tenuicollis : Karaciğerde

Cysticercus cellosa : Beyin, kas ve gözlerde.

 

                      Rasgele.